Burada anlattığımız yepyeni bir fikir!

Artık ileri teknolojiyi aşacak yeni bir fikre ihtiyaç hissediliyor. Çünkü; teknoloji ön plana çıkmış, insan ayağa düşmüş…
İşte sıkıntı burada ve bu da dengesizlik yaratıyor. Kimse artık sözlerle de tatmin olmuyor.
Bu nedenle; insan iç yapısı ve yaşantısı ortaya çıkmalı ki teknoloji onun altında kalsın.

Kısacası; dış yapımız çok ileri, fakat iç yapımızdan haberimiz yok! 😊
O halde biraz da “Kendimize” bakalım ve kim olduğumuzu tanıyalım!

“Kendimiz”

Bizim üç tane yapımız var: “Gövde, Gezen, Nefes Alıp Veren.”

Aya, yıldızlara gidiyor, oraları tanıyor, fakat kendi yapımızı tanımıyoruz. 🙂  Dikkatimizi hiç kendimize döndürmemişiz…
Biz kimiz, bu beden nedir, nefesi alıp veren kim, gezen kim, nereden ortaya çıkmış, benim nerem sevmek, nerem sevilmek istiyor?
Hiç haberimiz yok… Çünkü kendi dışımızdakilere verdiğimiz kadar “Kendimize” değer vermemişiz.
İşte şimdi bu “Üç Yapıyı” bir araya getirerek anımızın sahipliğini yaşamak için çözüm yine “Kendimiz”de… 🙂

GÖVDEMİZ

“İnsan” nerede? 🙂

Cevabı için kendimizi tanımaya gövdemizle başlayalım.
Her birimizin gövdesi, şu anda bu yazıyı okumaya araç oluyor.
Peki, gövdemizin ihtiyaçları neler?
Yeme, içme, yatma, kalkma ve barınma…
İşte bu ihtiyaçları karşılayıp da mutlu olamıyorsak burada bir sıkıntı var. Demek ki; sadece gövde ihtiyaçlarımızı karşılamak bizi mutlu etmiyor. Peki neden? 🙂
> Devamı için videoya tıklayın!

Kendinde yaşayan; gövdesinin sahibidir.
Erol Erbaş | İnsan

Gezenin nefes alıp verene bağlanmasına “An” diyoruz.
Erol Erbaş | İnsan

GEZEN

Hemen birkaç soruyla kendimizi tanımaya başlayalım. 🙂

Hayal kurar mıyız? Rüya görür müyüz?
Gün içinde dalıp dalıp geçmişe gider miyiz?
Gideriz, değil mi? 🙂  Şimdi çok sevdiğimiz birini düşünelim. Gözümüzün önüne sevdiğimiz kişi geldi. Şimdi, sevmediğimizi düşünelim. Hemen yüzümüz asıldı, değil mi? O sevmediğimiz kişiyle yaşadığımız bir olayı hatırladık. Peki, o giden yerimiz neresi?
O; hayal kuran yapımız, rüya gören yapımız, geçmişe giden, olayların etkisinde yaşayan, sevmediğine giden, sevdiğine giden yapımız…
İşte biz o yapıya, sürekli gezdiği için “Gezen” diyoruz. 🙂
> Devamı için videoya tıklayın!

NEFES ALIP VEREN

Nefesi, biz mi alıp veriyoruz? Alıp veren bir güç mü var?

“Ben alıp veriyorum.” derseniz tutmayı deneyin… 🙂
Tabii ki olmuyor, bir süre sonra içimizden bir güç elimizi ittiriyor, müsaade etmiyor. Yani nefesimizi tutamıyoruz.
Aynı zamanda o güç; bizi yaratan, yaşatan, “Can”… Gövdeden kendini çekti mi, gövdenin hükmü kalmıyor. O halde, bu gövdenin içinde en güçlü yapımız; bizi bizde yaşatan, Nefes Alıp Veren, Can. Nereden mi biliyoruz…? 🙂
> Devamı için videoya tıklayın!

Güç; nefes alıp verene dayanmaktır.
Erol Erbaş | İnsan

YAYINLAR

Yayınlar bölümünü incelemek için tıklayın.